HİLMİ YAVUZ
| ![]() |
Nazım’ı, ‘Çoğul Okuma’lara Açma Zamanı Gelmedi mi?
Nazım Hikmet’in doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla Unesco’nun 2002 yılını ‘Nazım Hikmet Yılı’ ilan etmesi, bu büyük şairimizin poetikası ile ilgili yorumların ne kadar sıradan, sığ ve yavan olduğunu bir defa daha kanıtladı. Nazım Hikmet, komünist şair kimliğinin dayatıldığı bir bağlamda anıldı ve şiirlerinin bu bağlamın ötesinde de okunabilir olup olmadığına bakılmadı bile...
Oysa Nazım’ın şiiri, onun komünist bir şair olmasıyla zorunlu bir bağımlılık ilişkisi içinde değildir. Nazım komünist olabilir, –ve elbette öyledir. Hiç kimse, onun komünist olmadığını iddia etmiyor zaten. Ama bu, Nazım’ın şiirinin zorunlu olarak, sadece ve münhasıran Marksist teori bağlamında okunması gerektiği anlamına gelmez. Bütün büyük şairlerde olduğu gibi Nazım Hikmet’in şiiri, kendisini, deyiş yerindeyse ‘çoğul okumalar’a kapalı tutmayan bir şiirdir ve bu da, şiiri ile dünya görüşü arasındaki ilişkinin, zorunlu değil, olumsal (ya da, zorunsuz) bir ilişki olduğunu gösterir. Bir şiir ya da genelde bir yapıt, ancak propaganda amacıyla yazılmışsa, bir tek düzlemde okunabilir;– öyle okunması amaçlanmıştır çünkü... Yazan, o şiirden ya da yapıttan, bir tek anlamın çıkarılmasını, yapıtının ‘çoğul okumalar’a açık olmasını ister. Sadece bir düzlemde okunabilen şiir ise, manzumedir. Ve hiç şüphe yok, Nazım’ın şiiri, manzume değildir...
Oysa ne olmuştur? Nazım şiirinin yorumu, deyiş yerindeyse, ideolojik gözaltına alınmış; şiirinin Marksist bağlamın dışında okunması, neredeyse bir sapkınlık sayılmıştır. Gerekçe de hazırdır: Nazım komünisttir; dolayısıyla, ideolojisini şiirinden ayıramazsınız! Affınıza sığınarak söyleyeyim, bu budalaca gerekçe, Nazım şiirinin üzerinde inşa edilmiş olan zorbaca tahakkümün sözümona meşrulaştırılmasından öte bir anlam taşımamıştır. Reel sosyalizmin tekelci estetiği (böyle bir estetikten söz edilebilirse eğer!), Nazım’ın şiirinin ‘başka türlü’ okunmasına izin vermemiş; şiiri, ‘başka türlü’ de okunabilir olma imkanlarına sımsıkı kapalı tutulmuştur.
Reel sosyalizmin çöküşüyle birlikte, Nazım’ın şiirinin bu yoksullaştırıcı tahakkümden kurtulması gerekir. Kimsenin, Nazım’ın şiirinin, verili okuma biçimiyle, yani Marksizm bağlamında okunmasına itirazı yoktur. Böyle bir itiraz, budalaca olur çünkü. Dileyen, elbette, Nazım Hikmet’in şiirini işçi sınıfı ideolojisi açısından okumaya devam edebilir. Etmelidir de! Ama, Nazım’ın şiirini bu okumayla sınırlı kılan, o görünmez, ama kolayca hissedilir ideolojik hegemonyanın aşılması; şiirin üzerindeki bu mütehakkim okuma tekelinin kırılması gerekir. Bu ‘farklı’ okumalar, Nazım’ın Marksist bir şair olduğu gerçeğini örseleyemez;– örselemesi zaten söz konusu değildir. Tam tersine, Marksist bir şairin şiirinin, sadece o yorumla sınırlandırılamaz olan bir zenginliğe sahip olduğunun görülmesini mümkün kılar bu ‘farklı’ okumalar...
Niye mesela, birileri çıkıp, Nazım’ı Psikanalitik Kuram açısından, o bağlamda okumasın? Niye, Yapısalcı bir okumayla (mesela, Riffaterre yöntemi ile) Nazım’ın şiirlerinde Marksizme gönderme yapmayan matrisler de bulunmasın? Bunlar Nazım’ın şiirinin aynı zamanda Marksizm bağlamında okunmayacağı anlamına gelmez ki;– üstelik niye gelsin?
Nazım’ın şiirinin ‘büyük’ bir şiir olduğu, onun ‘farklı’ okumalara da açık olduğunun gösterilmesiyle anlaşılacaktır.
|
28 Mart 2015 Cumartesi
Nazım'ı "Çoğul okuma" HİLMİ YAVUZ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder